Gezi RehberiTatil Günü
Masal Diyarı: Lüksemburg
Lüksemburg seyahatine çıkmadan önce mutlaka okumanız gereken bir içerik. Gezi rehberimiz sayesinde yol tarifi sormadan her yere gidebileceksiniz.
Lüksemburg Gezi Rehberi
Lüksemburg, Batı Avrupa’nın güzel fakat küçük devletlerinden biri ve başkentiyle aynı isme sahip. Etrafı, Fransa, Almanya ve Belçika ile çevrildiği için bu ülkelerden kolaylıkla geçiş yapılabiliyor. Avrupa turu yapanların da gözde şehirlerinden biri bu yüzden. Lüksemburg’un etrafında deniz yok belki ama Alzette Nehri ve güneyindeki Petrusse Nehri şehre bambaşka bir hava katıyor. Üzerine bir de Ortaçağ’dan kalma yapıları ve otantik sokakları eklenince şehir adeta minik bir masal şehrine dönüyor.
UNESCO Dünya Miras Listesi’ne alınan bu güzide şehir, oldukça eski tarihlerden kalma eserlere sahip. Tarihinin yanı sıra, yüz ölçümü olarak küçük olsa da işlevsellik bakımından Lüksemburg’un önemi yadsınamaz. Dünyanın en zengin şehirlerinden biri kabul edilmesi de bunun en büyük göstergelerinden biri. Üstelik bu şirin şehir, Avrupa Birliği’nin çeşitli kurumlarına da ev sahipliği yapıyor.
Lüksemburg, hem sahip olduğu çeşitli yapılarıyla hem de dünyanın en düzenli şehirlerinden biri olması nedeniyle gezilmesi en zevkli yerlerden biri. Eski Şehir olarak adlandırılan Ville Haute ve nehir kıyısı olan Ville Basse, şehrin iki farklı bölümünü temsil ediyor. Tarihi yapıları, parkları, nehir kıyısı ve köprüleri ile Lüksemburg muazzam bir şehir.
Petrus Nehri üzerinden geçen ve 1900 yılından kalma Adolphe Köprüsü’nden, şehrin önemli sanat damarlarından olan Lüksemburg Filarmoni’ye kadar tüm alanları ile mutlaka görülmesi gereken bir şehir. Okyanus iklimi özelliklerine sahip bu şehri, özellikle yaz mevsiminde görmenizi tavsiye ederiz. Şehrin etkinliklerinin olduğu dönemi tercih etmek isterseniz, gelmeden planınızı buna göre yapmanız önerilir. Gerçi hangi zamanda giderseniz gidin, Lüksemburg mutlaka sizi etkileyecektir.
Lüksemburg’a Ne Zaman Gidilir?
Batı Avrupa’da bulunan bu küçük şehirde okyanus ikliminin etkileri görülmektedir. Bu yüzden her mevsimde yağış alma olasılığı var. Eğer uzun süre önce biletinizi almayacaksanız; bir hafta önceden hava durumuna bakmanızı öneririz. Bununla beraber, nem oranı yüksek bir şehir olduğunu da söyleyelim. Yıl içerisindeki sıcaklık farkı ise son derece az. Her mevsimde yağış alma ihtimali olsa da yaz mevsimi yine de ziyaret için en uygun zaman dilimi. Yaz aylarında şehri ziyaret etmek isterseniz, 23 Haziran Ulusal Gün’ü de tercih edebilirsiniz. Böylece kutlamalara da katılma imkanı bulursunuz.
Lüksemburg’da Gezilecek Yerler
Şehrin önemli yapılarından biri olan Notre- Dame Katedrali, görmeniz gereken yerler arasında ilk sıralarda yer alıyor. 1600’lü yıllardan günümüze kadar gelen katedral, Rönesans mimarisi ile son derece büyüleyici. 16. yüzyıldan kalma Büyük Dük Sarayı ise tanıklık ettiği tarihi dönemlerin yanı sıra, yılın belli dönemlerinde gezmeye açılan etkileyici bir yapı. Şehrin bağımsızlığını simgeleyen Adolphe Köprüsü ise görülmesi gereken bir diğer etkileyici yapı. Hem yayalara hem de araçlara açık olan 153 metrelik bu köprü, Petrus Nehri’nin üzerinden geçiyor.
Bock Casemates, şehri oldukça iyi şekilde görebileceğiniz bir kayalık alan. Zamanında şehrin güvenliğini sağlamak için kullanılan tahkimat, şimdilerde Petrus Vadisi’nin eşsiz manzarasını görebileceğiniz ideal bir nokta. Ayrıca tepenin altındaki tünelleri ve galerileri de gezmeyi unutmayın. Neumünster Abbey ise, tarihi boyunca bir kere yok edilmeye çalışılsa da 1606 yeniden yapılandırılarak günümüze kadar gelmiş bir yapı. Artık manastır olarak kullanılmayan Abbey, kentin birçok etkinliğine de ev sahipliği yapıyor.
Eski Kent’in merkezindeki meydan Place d’Armes, çok geniş bir alan olmasa da, sokak performansları, yol üzerindeki kafe ve restoranlarıyla turistlerin en çok gittiği yerlerden biri. Şehrin birçok yapısına birebir şahit olduktan sonra, müzelerini es geçmek tabii ki olmaz. Bankacılık geleneği hakkında bilgi veren Banka Müzesi, şehrin politik ve sosyal gelişimini takip edebileceğiniz Ortaçağ mimarisine sahip Lüksemburg Şehir Tarihi Müzesi ve de Louvre Müzesi’ni de tasarlayan Ming Pei’nin imzasını taşıyan Grandük Jean Modern Sanatlar Müzesi mutlaka listenizde olması gereken yerlerden.
Lüksemburg’da Ne Yenilir?
Hem şehrin demografik yapısı hem de çevresindeki ülkelerden dolayı Lüksemburg’un farklı yemek kültürlerinden etkilendiğini söylemek mümkün. Alman ve Fransız etkilerinin fazla olduğu Lüksemburg mutfağında, tabii ki denemeden dönmemeniz gereken lezzetler de var. Şehirde akşam yemeklerinde deniz ürünleri kullanıldığı kadar füme et ve sosis de sıklıkla tercih ediliyor. Judd mat gaardebounen ismiyle anılan füme domuz etli yemek son derece popüler. Yanında ise haşlanmış yeşil fasulyeyle servis ediliyor. Gromperekichelchen adındaki aperatif yemek ise patatesten yapılan sevebileceğiniz bir lezzet. Deniz ürünleri olarak ise daha çok alabalık, turna ve kerevit tercih ediliyor.
Lüksemburg, içki konusunda da şehre özgü farklı lezzetlere sahip. Diekirch adındaki yerel birasının yanı sıra, Pinot Gris gibi lezzetli şarapları da bulunuyor. Yemeklerden sonra daha çok kahvenin yanında tercih edilen Mirabelle ise erikten üretilen sert bir içki. Şehrin tüm yemeklerini tatmak ya da dünya mutfaklarından yemek yemek için birçok mekan mevcut. Eğer içkilerini tatmak isterseniz, özellikle de şaraplarını, bunun için Caves St. Martin’i rahatlıkla önerebiliriz. Akşam yemeği için şık bir yer olan Le Bistrot by Parc Bleair Restoranı, Lüksemburg ve dünya mutfaklarından birçok farklı lezzete sahip. Son olarak şehrin leziz çikolatalarından denemek isterseniz de Chocolate Company önerimizdir.
Lüksemburg’dan Ne Alınır?
Çok büyük bir şehir olmamasına karşın, Lüksemburg’da aklınıza gelebilecek birçok popüler ve lüks markayı bulabiliyorsunuz. Alışveriş caddelerinde bulabileceğiniz bu mağazaların haricinde, butik dükkanları da tercih edebilirsiniz. Eğer tercihiniz ilk şıktan yanaysa, Esch sur Alzette Caddesi, mağazalarıyla sizi tesiri altına alacaktır. Fakat butik mağazaları sevenlerdenseniz Grand Rue’yu ziyaret edebilirsiniz.
Şehrin meydanlarından biri olan Place d’Armes’te ayın iki günü bir Pazar kuruluyor. Buradan başta antika eşyalar olmak üzere birçok ürün bulabiliyorsunuz. Şehre özgü lezzetler ve sebze- meyve için ise Place Guillaume’deki pazarı öneririz. Dönmeden önce şehrin simgelerinden biri olan çikolata ya da şaraplardan da almayı unutmayın.
Lüksemburg’da Eğlence& Aktivite
Lüksemburg, festivaller diyarı olarak da kabul edilebilir. Şehrin özellikle yaz aylarında birçok festivale tanıklık ettiği malum. Bunlardan en önemlileri ise; Ağustos ayındaki E Lake Festivali, Temmuz’daki Rock a Field, Haziran ve Eylül ayları arasında düzenlenen Summer in the City ve Şubat- Mart arası düzenlenen Lüksemburg Film Festivali. Tabii yeni yıl ya da Ulusal Gün gibi zamanlarda ziyaret ederseniz de birtakım etkileyici süslemelere ve kutlamalara denk gelebilirsiniz.
Sakin bir görüntüye sahip olduğundan, birçok kişi için şaşırtıcı olsa da Lüksemburg gece hayatı için de seçeneklere sahip, aktif bir şehir. Özellikle Irish pub temasının hakim olduğu şehirde, efsane DJ performanslarının olduğu gece kulüpleri bulmak da mümkün. Bunun için Liquid’i ya da Rock Solid kulüplerini önerebiliriz.
Lüksemburg’da Nerede Kalınır?
Lüksemburg, dünyanın en düzenli şehirlerinden biri. Bu nedenle ulaşım ve bir yeri bulma konusunda zorlanmayacağınız bir şehir. Konaklamak için şehrin temel olarak iki farklı bölümü bulunuyor. Bunlar şehrin merkezi olarak bilinen Ville Haute ve nehir kıyısı bölgesini temsil eden Villa Basse.
Konaklamak için lüks ve merkezi konum arayanlara önerebileceğimiz ilk seçenek 5 yıldızlı bir otel olan Hotel le Royal. Place d’Armes’e yalnızca 450 metre uzaklıkta ve şehrin birçok önemli noktasına yakın.
Lüksemburg ana tren istasyonuna yalnızca 200 metre mesafede bulunan ve fiyat açısından daha makul olan otelimiz ise Park Inn by Radisson Lüksemburg. Otelin donanımlı ve konforlu olması bir yana şehrin merkezine 5 dakikalık yürüme mesafesinde olması efsane bir özellik.